kecimen


   
  SİTE SAHİBİ ÖMER ACAR
  kecimen köyü tarihcesi
 

KECİMEN KÖYÜNÜN TARİHÇESİ

 

Konya İli,

Taşken İlçesinin bağlıdır, 

 

         Yeri: ENLEM 36.95 BOYLAM,32.60 Konya ili Taşkent ilçesine bağlı Kecimen Köyü; Oduncu, Avşar, Çetmi, Bolay, Alata, Bademli belediyesi hudutlarının ortasında olup; çıplak, dağlık ve maki bitki örtüsüne sahip olmasına rağmen geniş bir araziye sahiptir. Ancak topraklar ziraata elverişli değildir.

  

                            KÖYÜN EN ÖNEMLİ MEVKİLERİ:

 

 

1-KARAGEDİK: Kecimenin doğusunda olup köyden tahmini 300m yüksektir. Köyün önemli bir arazisi ve tarlaları buradadır. Tarlalar çok eskiden beri ekilmesine rağmen sulu tarım yapılamadığından mahsul verimli değildir.

 

 

 

2-GEVENLİ YAYLASI: Kara gediğin kuzeyinde köyün kuzey doğusundadır. Kecimen köyünün kuruluşundan buyana Bademli köyü ile ihtilafı bitmeyen bu arazi; Kara gediğe nispetle düzlük ve çayırlıktır. Hem ziraata hem hayvancılığa müsaittir. Çeşitli zamanlardaki Bademli ile olan kavga ve çatışmalarda; Kecimenden üç, Bademliden altı kişi bu arazi için hayatlarını kaybetmişlerdir. Bu gün her ikisi de yaylak olarak yılın iki ayını burada geçirirler. Şu an ise yaylaya sadece kecimenliler şenlikte giderler. Ama muhtarımız hayvancılıkla uğraştığı için yaylayla irtibatı devam etmektedir. Ayrıca Kecimen köyü iki yılda bir olmak üzere bu arazilere ekin ekerler. Bademlinin ise ekilecek arazisi olmayıp etrafı ladin, ardıç, meşe ve benzeri ağaçlarla çevrili ağaçlık araziden oluşmuştur. Gevenli ile Kara gedik arasındaki yüksek tepe Sandıklı ve Ağlayan Kayası olarak anılır. Sandıklı olarak anılan yerde Roma İmparatorluğu ve Bizans imparatorluğuna ait tarihi kalıntılar vardı. Burada bulunan yüksek tepe ve kayalar askeri yönden de stratejik olarak etrafa hâkim bir görünüm sergilediğinden burada yaşayan insanların savunma gereği olarak bu tepelere yerleştikleri anlaşılıyor.

        

 

Gevenlinin batısında Kuru dere ve Kuğcak denilen yerler vardır. Buralar daha ziyade taşlık ve ağaçlık olduğu için arazi az olup hayvancılık, odun ve benzeri amaçlarda kullanmıştır.

 

 

3-MANASTIR, denen yer Kuğcakla bitişik olup Oduncu köyü ile sınırdır. Köyün kuzeyinde olup;  az miktarda bağ vardır.

 

4-YILANCI VE GÜVERCİNLİK: Eskiden beri buralarda da bağcılık yapılmış olup Karasu denilen yerle Avşar hududu çizilir. Buranın karşında Karayar ve daha arkada Öte yüz bulunur. Köyün güneyinde Böğürtlen denen sulak bölge vardır. Köyün tarihçesi de diyebileceğimiz bu mıntıkada bağcılık, bahçecilik ve hayvancılık gibi her türlü iş yapılabilir. Yalnız köyden gidiş geliş için uzaktır. Bol Meşe ormanı olmasına rağmen pek istifade edilmez.     

        

       Köyün önünde köyiçin çatak, tandır bükü, kuzanbağ, soğuksu, kulaksız olup en verimli arazileridir. Hepsi sulandığından bahçecilik yapılır. Köyün yine doğusunda Karacalar denen yer mevcuttur. Köy; ikinci olarak buraya yerleşmiştir. Burada eski köy için belen, maşatardı isimi hala anılmaktadır. Karşıda Akpınar bir Osmanlı edasıyla akmaktadır.

 

5-KÖYÜN SUYU SAĞLAM PİKNİK YERLERİ: Gevenlide Ela pınarı, Tedercin uzun oluk, Soğuk pınar, Güvenç oluğudur. Karacalarda köyün en sağlam sularından olan Göksu; Kecimen den çıkış kollarından birini oluşturmaktadır. Bu pınar gözü en önemli piknik yerlerinden birini oluşturmaktadır. Karacaların güneyinde Deliktaşın kuzeyinde Çanlan adı verilen, köyün sadece kış ve baharda çalışan değirmeni mevcuttur.

 

       Köye telefon 1950 yılında O zaman köyümüzün muhtarı olan Durmuş Çetinkayanın önderliği ve köyün imece usulü çalışmasıyla getirilip muhtar odasına bağlanmıştır. 1956 yılında altı kilometreden, kanlı kazık adı verilen yerden sağlam bir su ilave edilmiş ve köyün su meselesi kesinlikle çözülmüştür. Okul l948 yılında,

 

 

       Cami 1799 yılında köyün yolu 1955 yılında yapılmıştır. Okul 1979 yılında tekrar yapılmıştır. Köye 1968 yılında öğretmen İbrahim Öz önderliğinde imece ile kitaplık ve okul için fırın yaptırılmıştır. Kecimen köyünün tarihçesine bakıldığı zaman çok eskilere dayanmaktadır. Zira köyün dört sülaleden toplandığı ve bunların kaldığı mezarlıklara baktığımız zaman, en az iki yüz senelik mezarlıkları olduğu anlaşılmaktadır.

       

        Kecimen köyünün ağırlığını teşkil eden oymak *İmamlar oymağı 1500 yıllarında Böğürtlen denen yerdeki suyun başına yerleşip hayvancılığa başlamışlar daha sonra arazinin ziraata da elverişli olduğunu görerek, buğday ve darı ekerek ziraat ve hayvancılık devam ettirilmiştir. İki yüz sene kadar böğürtlende kalan imamlar daha sonra buranın kendilerine dar geldiğini, daha verimli ve suyu sağlam bir yer bulunması gerektiğine inanarak oradaki çardakları ve yurtlarını terk ederek bugün karacalar diye söylenen pınar gözünün başına yerleşmişlerdir. Burada da uzun süre kalan köylüler ziraat ve hayvancılıklar geçinmişlerdir.

      

        Şimdi eski köy için denen yere cami yapıldığı caminin beratının imamlara verildiği, (Hadimi hazretlerinin oğlu HASBİ EFENDİ tarafından söylenmiştir. İmamlar bura da huzur ve sükûn içindeyken ŞEMİDEN Kecimenin bugünkü yerine gelen bir demirci altı oğlu ile imamların bulunduğu bölgedeki suyu köye taşımak için harekete geçer ve yol açmaya başlar. Suyun getirildiği yer sert ve kazılması zor, bir nevi bayır olduğu için demirci sabaha kadar kazma ucu sivriltir oğulları da akşama kadar su arkı yaparlar. Durumdan kuşkulanan imamlar demirciye ne yaptığını sorarlar. Demircide yol yapıyorum insanlar rahat gidip gelsin diye cevap verir. Ve durum yatıştırılır.

 

       Su arkının yapılması bitince demirci bir gece kimsenin haberi yokken pınar gözünden suyu çevirir ve bugün Belen denen yerden suyu tarlalara akıtır. O gün oradan geçen bir kervancıya durumu gösterir bu suyun buradan aktığını sen gördün mü diye sorar.

 

       Yıl 1700 bugün yapılan tarife göre Kulaksız, Tandır bükü,  Karakaya ve Kuru dereyi takiben giden düz deve yolu vardır(kervan yolu).İMAMLAR kanun mevzuatına hâkim sayılır ailelerden olduğu için; durumu gidip Karaman kadılığına bildirirler. Mahkemede demirci daha gözü açık davranıp gece oradan geçen kervan sahibini şahit gösterir. Kervan sahibi oradan devamlı geçtiği için iki tarafı da tanımaktadır. Buna rağmen ben o suyun Belenden akıtıldığını gördüm der; fakat daha önceleri böyle bir şeylere rastlamadığını söylemez. Davayı demirci kazanır ve su demirciye verilir. Uğradıkları haksızlık karşısında öfkelenen imamlar oymağı kervancıyı yakalayıp öldürdüler. Bunun üzerine demirci anlaşmak gerektiğine inanır ve birlikte bu günkü Kecimenin yerinde yurt tutmayı teklif eder. Teklif görüşülüp kabul edilir. Fakat kervancının annesi oğlunun öldürüldüğünü devlete bildirmiştir. Devlet öldürme işlemini kimin yaptığını bilmediği için devamlı oymağı baskı altında tutar.

 

       Baskıdan iyiye yılmış olan oymak köyü terk ederek bugün buzluk denen mağaraya sığınırlar. Fakat köyden haber almaları gerekmektedir. Bu arada enteresan bir hikâye anlatılmaktadır. Kafilede bulunan bir çocuk ekmek ister ekmek kendisine verilir son ekmektir. Başka ekmek kalmamıştır. Çocuk ekmeğin bölünmesini ister yufka ekmek bölünür. Bu defa çocuk niçin böldün ben bütün olarak istiyorum diyerek basar feryadı. Askerlerin kendilerini bulmasından korktukları için hemen ekmek iğne iplikle dikilip çocuğa verilir çocuk susar ve adı ekmek diktiren olarak kalır. Bu deyim hala yaramaz çocuklar için kullanılır.

 

       Buzluk mağarasından ihtiyaçlarını gidermek için bir Arap hizmetli ile köyden genç bir kişi köye giderler. Köyde pusu kurarak bekleyen jandarmalar gelen kişileri yakalayıp diğer köylülerin nerede olduğunu sorarlar ancak cevap alamazlar. Hizmetliyi sorgularlar yapılan bütün baskı ve işkenceye rağmen konuşmaz. Daha sonra genci sıkıştırırlar. Genç baskıya dayanamayıp köylülerin saklandığı buzluk mağarasının yerini gösterir. Kervancıyı öldüren köylü yakalanarak götürülür. Oymakta artık Kecimene yerleşmenin elzem olduğunu anlar ve köye yerleşir. Demirci daha ileri gitmeyecek misiniz diye sorar. Köyün büyüğü yeter buradan ileri ;GEÇEMEM;  der ve köyün adı da Geçemem olarak kalır.

 

      Zaman içinde, Keçimen ve en son da KECİMEN olarak kayıtlara geçmiştir. Birbirleriyle çok iyi anlaşan köylüler1799 da daha önce mescit olarak yapılan yere sığamayıp bir cami yaptırırlar. Camilerin yapımında maddi yönden desteği HADİMİ HAZRETERİNİN torunları yapmışlardır. Hem karacalardaki camide hemde bu günkü köyün camisinin yapımında. Kısa zamanda bir ilim merkezi haline gelen köye, bor ve kulaksızdaki oymaklarında getirilip yerleştirilmesiyle köy gelişmiştir. Bağ ve bahçeciliğin iyice gelişmesi üzerine Aydından 7 adet üzüm dalı getirip dikerler. Kecimen de üzüm bağlarını yetiştirip diğer köylere de yaymaları neticesinde KECİMEN ÜZÜMÜ artık tanınmış bir marka olarak kalmıştır.

         Kecimenliler Osmanlıların ilim irfan sahibi olduğu devirlerde bu konuda çok ileri giderek kitap yazacak güçte âlimler yetiştirmişlerdir. Bunlardan HACI MEHMET EFENDİ, MEMİŞ EFENDİ, ALİ EFENDİ, HAFIZ HOCA,  HASİP EFENDİ, EĞİTMEN AHMET EFENDİ ve  CAMAL HACA EFENDİ çeşitli dönemde; İmamlık yapan ŞİPLEME ALİ HOCA EFENDİ enbaşta gelenlerdir. Bunların yazdığı kitaplar1924 yılında caminin ikinci defa tamirinde karacalardaki mağaraya bırakılmış, kıymetini bilen olmadığı için çürümeye terkedilmiştir. Köyde 60-70 sene önce hangi sülaleye baksan bir âlim bir ALPEREN görülmektedir.

      Cami 1958 yılında son tamirini görürken eski Selçuklu işlemeleri de kaybedilmiş bugünkü haline getirilmiştir. Köydeki en eski el sanatı demircilik olup, bugünde halıcılık vardır. Daha önceleri dokumacılık gelişmiş ve kaybolmuştur. Mehmet Efendi hoca Bursa’dan getirdiği böceklerle ipekböcekçiliğini denemiş fakat verimli sonuç alamamıştır. Dutluğu bugün halen mevcuttur.

       Köyümüz dağlık arazilerden oluştuğundan nüfusumuz bugün Konya, karaman, İstanbul, bursa, uşak, Adana İzmir merkez olmak üzere çeşitli illere dağılmıştır.

 
  Bugün 2 ziyaretçi (6 klik) kişi burdaydı! gecelerinsesi-geceyargici@hotmail.com  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol